365 Gün Organik

365 Gün Organik
365 Gün Organik tüketebilirsiniz

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Neden Organik

‘’Tüketmeden Yaşamak, Üretmek,
                                                       Yaşarken de, Öldükten sonra da Yarar Sağlamak.’’
 Organik tarım ve Ekolojik yaşamın temel felsefesidir.

Bu felsefedir ki beni tarımda ‘Organik’ seçeneğine yöneltti.Uzun zaman önce seçtiğim bu yolda oldukça mesafe aldım. 
Karşılaştığım pek çok zorluğa rağmen, hiç bir zaman verdiğim kararı, tuttuğum yolu değiştirmeyi aklıma  getirmedim.
Başladığım ilk zamanlarda kendimi çok yalnız ve garip hissettiğim oldu.
Ancak zaman haklı olduğumu gösterdi.
Gıda güvenliği üzerine tartışmalar gündeme oturdukça ve güvenli gıda arayan tüketiciler organik ürünün farkına varmaya başladıkça; organik besin, ürün kavramı daha çok dillerde artık. ‘organik besin ve beslenme’ elbette savunucuları kadar sorgulayanları ve endüstriyel katkılı gıdalara karşı tüketici tepkilerinden kaygılanan rakiplerini de yaratmaya başladı.Doğruya ulaşmak için yanlışların bilimin ışığında tartışılması gerekir.
Sağlık ve çevre sorunları arttıkça nedenleri de tartışılmaya başladı.
Bu konular toplumu doğrudan etkileyen medyada hemen her gün yer alıyor. 
Ben de yıllarını bu uğurda tüketmiş bir üretici olarak ‘neden organik’ tüketmelisinize dair bilgimi paylaşmak isterim.
Umarım okuyacaklarınız sizin için de yararlı ve organik nedir, neden organik sorularınızın yanıtı olur.

Günümüzde tüm dünyada ve ülkemizde de gerçek gıdaya ulaşmak giderek zorlaşıyor. 
Tüketiciler, doğal olarak gıdanın güvenilirliğini ve besin değerini sorgulama konusunda daha hassas davranıyorlar…
Organik Gıdanın besin değeri yüksek ve lezzeti yerindedir.
Kusurlu Araştırmalar Organik Gıdanın farkını Gölgeleyemez.
Stanford Üniversitesi tarafından yayımlanan “Organik besinlerin sağlığa faydalarıyla ilgili çok az kanıt var” başlıklı açıklamayı, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de pek çok uzman, “yetersiz” ve “taraflı” bir araştırma olarak niteledi.
Geçtiğimiz günlerde Stanford Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü uzmanları tarafından yayımlanan “Organik besinlerin sağlığa faydalarıyla ilgili çok az kanıt var” başlıklı basın açıklaması,  Türkiye’de de pek çok uzman tarafından yetersiz ve taraflı bir araştırma olarak nitelendi.
Türkiye’de organik gıda ile doğa dostu üretim ve tüketim alışkanlıklarının yaygınlaşması ile tüketiciler, organik gıdanın besin değerlerinin sadece yasalarla belirlenmiş yetiştirme yöntemleriyle değil; tohumuyla, yetiştirildiği toprakla ve ürünlerin yerel çeşitliliğiyle doğrudan ilişkisi olduğunun farkına varıyor.  Stanford Üniversitesi’nin yaptığı araştırmanın “kusurlu” olduğuna işaret eden Minnesota Üniversitesi’nden bilim adamları; Stanford Üniversitesi’nin raporu hazırlanırken hiçbir yeni araştırma yapılmadığını, çalışmayı yapan ekibin sadece 2002 yılından önce yapılmış araştırmaları incelediğini, incelemenin sonucunda  organik gıdaların kesin olarak daha az zirai ilaç (böcek zehri ya da pestisit) artığı ve antibiyotiğe dirençli bakteri ihtiva ettiği ve organik sütte faydalı besinlerin belirgin bir şekilde daha fazla olduğu sonucuna varıldığını belirtiyor ve 2003’te yayımlanan  Tarımsal Sağlık Raporu ile Çevresel Sağlık Perspektifleri raporlarındaki endüstriyel tarımda kullanılan zirai ilaçların kanser yapıcı etkilerine de dikkat çekiyor.
 Stanford’un yayımladığı raporda zirai ilaçların çiftçiler, toprak işçileri ve yerel halkın sağlığına etkisi üzerinde ise hiç durulmamış. Oysa, zirai ilaçlara maruz kalınmasının prostat kanseri riskini artırdığı biliniyor. Tıp araştırmaları  zirai ilaçlara maruz kalan çifçilerin çocuklarının, diğer çocuklara oranla iki katı fazla çocukluk çağı lenf kanserine yakalandığını ortaya koyuyor.
Yıllarını organik tarım ve sağlıklı, güvenilir besin üretimine vakfetmiş bir üretici olarak bence, tarafsız  sonuçların elde edilebilmesi için, besin değerlerinin karşılaştırılması sırasında aynı üretim şartlarının yaratılması gerektiğini düşünüyorum. Karşılaştırılan ürünlerin tohumu, çeşidi, toprağı, suyu, yetiştirildiği coğrafyanın  farklı olması besin değerlerinde de farklılıklar yaratır. Organik tarımda biyoçeşitliliğin ve yerel türlerin yeri bu nedenle çok önemlidir. Aynı coğrafyada aynı üretim yöntemleri ile yetiştirilmiş bile olsalar farklı çeşitler, farklı tatlar ve farklı besin değerleri taşırlar. Salkım domates ile pembe domatesin tadının aynı olduğu söylenebilir mi?
Tohumun Besleyici Rolü
Dünya ölçeğinde yapılan tarımsal araştırmaların sonuçları karşılaştırıldığında, sebze ve meyvelerin mineral madde değerlerinde; sebzelerde kalsiyum, magnezyum, bakır ve sodyum; meyvelerde ise magnezyum, demir, bakır ve potasyumda göz ardı edilemeyecek gerilemeler olduğu görülmektedir. Çalışmaların sonuçlarında; bu düşüşlerin endüstriyel tarım teknolojisinde yaşanan gelişmelerden veya çeşitlerin oynanmasından meydana gelebileceği şeklinde değerlendirilmiştir. Örneğin ıspanakta C vitamini düşme oranının %52 olduğu bilimsel araştırmalarla saptanmıştır. Gıdaların besin değerleri öncelikli olarak tohumla, yetiştirildiği topraktan, sulandığı sudan aldığı mineraller ve olgunluğu  ile ilgilidir.  Tohumun organik  olması besin değerleri açısından elbette önemlidir ancak; tek tip, endüstriyel tarım ile paralel gelişen hibrit ve GDO’lu tohum teknolojileri, yaşanan besin değeri kayıplarının en birincil nedenlerinin başında gelir.
Araştırmalar tohum ıslah çalışmalarında verim artışı sağlanırken besin maddelerinde düşüş meydana geldiğini açık ve net olarak gösteriyor. Endüstriyel tarımda; gerek kimyasal girdi kullanımı, gerekse neslini devam ettirebilen  tohumlar yerine yüksek verim hedeflenerek kısır (tek atımlık) tohum çeşitlerinin  tercih ediliyor olması,  organik ürün üretiminin zor ama temiz ve güvenilir bir seçenek olduğunu daha açık bir şekilde gösteriyor.
Organik ürün üretmeyi seçen üreticiler , yaptıkları işin değer ve önemini anlatmaya çalışırken ; “Ana rahmindeki bebeğin beyin oluşumuna bile kötü etkileri belirlenmiş zirai ilaç kalıntılarından, hormonlardan, fenni gübrelerden, ürünün raf ömrünü uzatmak için kullanılan zararlı koruyuculardan ve tatlandırıcı, lezzetlendirici, bağımlılık yapan  katkı maddelerinden, ürün işlenirken kullanılan insan sağlığına  zararlı olabilecek  her türlü maddeden uzak üretilmiş organik ürünler yetiştirmek,üretmek; gelecek nesiller için temiz su kaynakları, yaşanabilir bir dünya, sürdürülebilir tarım yapılabilir topraklar bırakmaktır amacımız’’ sözleri ile ifade ediyorlar kendilerini.
“Daha fazla tüketerek  daha az besin almak,  nasıl doğru beslenmek olabilir ki?”

Halka ucuz gıda kadar kaliteli ve besleyici gıda ulaştırarak sağlıklı nesillere sahip olmak, organik tarım yaparak toprak, su gibi yaşamsal kaynaklarımızı uzun vadeli korumak, enerji tüketimini,  kimyasallara dayalı tarımı azaltmak, kuraklık, hastalıklar, stres ve iklim değişikliklerine dayanıklı yerel türleri kullanmak tarım politikalarımızı ve gıda güvenliğimizi çok yakından ilgilendiriyor.
Gerçek o ki; Üretim-kullanım döngülerini dönüştürecek en büyük güç tüketicidir. Organik üreticiler olarak bizler, yerel tohumları destekleyen projelere dikkatinizi çekmek ve organik ürün tüketimine özen göstererek üretiminin ülkemizdeki gelişimine, tüketiciler olarak sizleri de destek olmaya davet ediyoruz.

Gürsel Tonbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Konuyla İlgili Yorum Yaz: